Denizcilerin Heyamolalar Şarkıları

Denizcilerin Heyamolalar Şarkıları


Geçmişten günümüze her kültürün kendi kimliğini ve kültürünü yansıttığı ritim ve ezgileri vardır. Bazı kültürlerde daha neşeli bazı kültürlerde ise bu ritimler hüzünlüdür. Farklı coğrafyalarda yaşayan kültürler ve toplumlar birbirlerinden ne kadar uzak olursa olsun müziğin cezbedici ve rahatlatıcı ezgilerinden hepsi faydalanmıştır. Denizcilerin heyamolalar şarkıları da onların bir çeşit ortak dili ve iletişim aracı olmuştur. Belki geçmişten günümüze çok fazla müzikal eser kalmamış olabilir. Ancak günümüzde neredeyse tüm şarkılarda ve türkülerde geçmişten gelen ezgiler ve müzikler kendine yer bulmuştur. Denizciler arasında söylenen heyamolalar dönemin şartlarında ve neredeyse her dönem tüm deniz kültüründe karşımıza çıkan şarkılardır.

Gemicilerin kendi arasında söylediği heyamolalar karşılıklı atışma veya cevap gibi düşünülebilir. Nakaratlardan oluşan dörtlükler olan bu şarkılar, son derece keyifli ve eğlenceli eserlerdir. Denizciler arasında şiirsel yoruma ve güçlü bir sese sahip olan kişi solist olarak seçilir. Geri kalan mürettebat ise koro halinde solist olan denizciye eşlik eder. Bu Şarkıların genel amacı Güvertede yapılması mecburi olan işleri daha eğlenceli hale getirmek ve denizciler arasında birlik beraberlik duygusunu yaratmaktır. Çoğu zaman birlikte söylenen bu şarkılar normal koşullarda denizcilere zor gelen işlerin hem kolaylaşmasını hem de daha eğlenceli hale gelmesini sağlardı.

Heyamolaların ortaya çıkış zamanı ve şeklini daha iyi anlamak için öncelikle ritim olayının nasıl meydana geldiğini açıklamak istiyoruz. Öncelikle ritim aslında herkesin gündelik hayatında sıklıkla yaptığı eylemlere verilen isimdir. Yani hepimiz gündelik hayatımızda bir ritim doğrultusunda yaşamımızı sürdürüyoruz. Bir insanın hayatında duyduğu ilk ritim kalp atışı olduğundan dolayı her insan doğuştan ritim duygusuna hâkim olarak dünyaya gelir. Doğru ritim ve tempo kişilerin hem yaptıkları işi odaklanmasını hem de daha hızlı bir şekilde yapmasını sağlar. Birçok kişinin genellikle iş yaparken bir şeyler mırıldanmasının ve şarkı söylemesinin temel sebebi budur.

Denizciler için harekete geçirecek ve uzun zorlu yolculuklarda neşe kaynağı olabilecek ritimler son derece önemlidir. Örneğin denizde dalgaların yaratmış olduğu etkiler belli bir tempoda ve ritim de gerçekleşmelidir. Aksi halde yaşanacak dengesizlik teknenin seyrini olumsuz etkileyebilir. Güverte de görev alan personel gibi geminin kaptanı da denizin ritmini dinler ve gemisini adeta bir orkestra şefi gibi yönlendirerek kullanır. Bu hem yaptığı işten daha fazla haz duymasını hem de geminin seyri sırasında herhangi bir sorunun ortaya çıkmamasını sağlar. Gemideki her şeyin bir ritmi ve temposu vardır. Bu ritim ve tempoda yaşanılacak en ufak aksilik son derece olumsuz durumların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilir. Bu sebeple denizcilerin mutlaka gelişmiş bir ritim duygusuna sahip olması gerekir.

Heyamolalar belirli bir kalıba sahip değildir ve gemide yapılan işin türüne göre farklı tempolara ve ritimlere sahiptir. Bazen son derece basit bir iki kelimenin tekrarı şeklinde bile olabilecek kalıplardır. Söylenilen nakaratların mutlaka yapılan iş ile ilgili kavramlar içermesi gerekmez. Bazen konuyla hiç ilgili olmayan kavramlar ile de çeşitli nakaratlar oluşturulabilir. Şarkıların amacı denizcilere yaptıkları işten keyif almaya ve hızlanmaya teşvik etmek olduğundan dolayı coşku verici her türlü kavram kullanılabilir.

Güvertelerin temizliği sırasında şarkı söyleme işi ilk olarak ticari gemilerde tercih edilen bir durumdu. Hatta o dönemlerde şarkıları keman flüt ve davul gibi enstrümanlar ile eşlik edilirdi. Dönemin Britanya Kraliyet donanması söylenen şarkıların fazla gürültülü olduğunu ve bu gürültüden dolayı mürettebatın verilen emirleri duyamayacağını söylemesi üzerine o dönem şarkı söylemek yasaklanmıştı. Şarkı yerine flüt ile demir çeken mürettebata eşlik edilirdi.

Hangi heyamolanın hangi iş yapılırken söyleneceği konusunda karar verilirken yapılan işin uzunluğuna ve cinsine bakılırdı. Yelkenlerin toplanması ve fora edilmesi gibi kısa süreli işlerde kısa olanlar, denize açılmak gibi uzun ve zorlu görevler de ise uzun olanlar söylenirdi. Sürekli tekrar gerektiren işlerde yine tekrar ritme sahip heyamolalar tercih edilirdi. Balina avlamak gibi özel görevlerde ise görevin cinsine uygun olarak özel heyamolalar kullanılırdı.

Zamanla işlerin yanı sıra eğlence amacıyla da heyamolalar söylenmeye başlanmıştı. Bu şarkılara zamanla çeşitli müzik aletleri eşlik etmeye başlanmış ve müzik aletleri ile söylenen dörtlüklere de balad ismi verilmişti. Bu şarkılarda genellikle macera, savaş ve aşk konuları işlenirdi. Orta çağ’da Avrupa'da her ülkenin kendine özgü baladları vardı. Teknoloji ile birlikte bu baladlar zamanla basılmaya ve yayılmaya başlamıştı.

İlk başlarda yerel ezgilerden oluşan baladlar zamanla denizcilerin farklı kültürlerle etkileşime girmesi ile farklı kültürler ile harmanlanarak yeni ritimlere dönüşmüştü. Özellikle Polonez ve Afrika ritimleri ile karışarak son derece zengin bir hale gelmişti.

Türk kültüründe de yer alan heyamolalar hakkında detaylı bilgi verecek olursak. Türk kültüründe hava elementine daha doğrusu rüzgâra oldukça önem verilirdi. Rüzgâr olmasa gemi asla yol alamazdı. Bu sebeple rüzgârın oluşması için çeşitli ritüeller ve ruhları etkilemek için metinler kullanılırdı.

Kıbrıs Türkleri arasında Ramazan ayında gerçekleştirilen gemi kaldırma oyunu bu ritüellere örnek olarak gösterilebilecek en önemli eserlerden biridir. Bu oyuna benzer olarak günümüzde Sinop, Safranbolu ve Gerze gibi kıyı şehirlerinde benzer isimler ile çeşitli oyunlar halen oynanmaktadır.

Zamanla buharlı gemilerin yelkenlilerin yerini almasıyla heyamola geleneği de eski önemini yitirmiştir. Güvertede eskiden mürettebat tarafından yapılan işlerin makineler yardımıyla yapılmaya başlanması bu ritim ve ezgileri duyulan ihtiyacı azaltmıştır. Eskiden denizciler arasında oldukça kıymetli olan bu resimlerin yerine makine uğultuları almıştır. O dönemde makine gücüne sahip olmayan küçük teknelerde ise halen bu gelenek uygulanmaya devam etmiştir.

Yelkenli çağında denizciler arasında son derece popüler olan heyamolalar nelerdir bahsedecek olursak.

Leave her Johnny: bu popüler İngiliz heyamolası genellikle limana gemi demirlendikten sonra vardiya sırasında tulumba başında söylenirdi. Şarkıda geçen Johnny o dönem İngiliz denizcilerin bir çeşit lakabıydı.

The Dead Horse: denizdeki ilk aylarını doldurduklarında denizcilerin bunu kutlamak için söylediği şarkıya verilen isimdi. İlk maaşlarını peşin alan ve genellikle denize çıkmadan önce borçlarına yatıran denizciler için bu duruma ölü at ismi verilirdi. 

Drunken Sailor: Demir alırken denizciler tarafından orta hızda söylenen şarkı olmaktadır.

The Fish in the Sea: bir ırgat şarkısı olan ve İskoç balıkçı heyamolalarından türetilen bu şarkı ağı çekmek için söylenirdi.

Whiskey Johnny: bu heyamolanın hangi amaçla söylendiği tartışılan bir konudur. I. Elizabeth döneminden kalma bu şarkının ırgat heyamolası olduğu veya gabya veya babafingo yelkenleri için Yelken şarkısı olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

The Rio Grande: Bu şarkı en popüler olarak söylenen ve birçok versiyona sahip şarkılardan biridir. Genellikle okyanus aşırı olan gemilerde vinç çekerken veya ırgat heyamolası olarak söylenirdi.


Kaptan Kidd: 1701 yılında korsanlık suçu ile yakalanıp asılmasından sonra denizler arasında William Kidd'in hikayesini anlatan bu şarkı oldukça popüler olmuştur.

Denizcilerin heyamolalar şarkıları ve bu şarkıların ortaya çıkış hikayesi böyle olmaktadır. Dönemin koşullarında zorlu görevleri kolay ve eğlenceli hale getirmek isteyen denizciler için bu heyamolalar son derece önemlidir.